Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

7 Ağustos 2014 Perşembe

SOMA BULUŞMALARI-4

Gülsüm Cengiz'le "Herkesin bir Öyküsü var"... 7 Ağustos 2014


Bugünün yolculuğu dünden başladı yine… Gülsüm hanımın sabah ÇYDD Eğitimevi’nde de bir etkinliği olacağı için bir gece önceden Soma’ya geldi. Soma Sosyal Hizmet Merkezi Müdür Vekili Fatma Hanım ve Soma Bakım ve Rehabiltasyon Merkezi Müdür Vekili Cafer Beyin konuğu olarak huzurevinde konakladı. Sabahtan ona eşlik etmek üzere bir gece önceden ben de Akhisar’a anababa evine gitmiştim. Sabah Soma’ya doğru yola koyulduğumda etkinliğin ismine uygun öyküler bekliyordu beni otobüs durağında. Elimde çantalarla durağa geldiğimde daha önce de durakta gördüğüm çakır gözlü postacı durak bankında oturuyordu. “Abla kaçırdın dolmuşu” diyerek karşıladı beni. Günaydınlayıp yanına oturdum Postacı Fevzi’nin. 22 yıldır buradan binermiş posta aracına. Sabah Manisa’dan çıkan posta arabası Saruhanlı’ya uğrar yeni postaları bırakır, sonra Akhisar postanesine uğrar ardından Fevzi’yi duraktan alıp Soma’ya gidermiş. Akşamda aynı güzergahı bu kez giden yeni postaları alarak tersine tekrarlarmış. Soma’da çok yaşanacak bir şey yokmuş, eşi, Allah bağışlasın iki çocuğu da istememişler Soma’ya yerleşmeyi. Postacı Fevzi’ye her sabah gidip her akşam dönmek kalmış. “Olsun be abla yok bizim aksarımız gibi” diyerek halinden memnuniyetini dile getirdi. Göçmen dili hi hecesini yutmuştu Akhisar derken. Beni merak etti. Kimlerdendim.  Yaşını söyledi benimkini sordu aramızda bir yaş  vardı, “Olsun be abla sen benm ablammışsın zaten” dediJ) . Onbeş günde bir mi gidiyordum Soma’ya… “Her hafta gidiyorum” dedim. “Geçen hafta yoktun” dedi. “Bayramdı” dedim o nedenle gitmedim... Biz sohbet ederken gülen bir çift gözle iki el uzandı birden, önce yüzüme dokunacak sandım , iç sesiyle kikirdeyerek konuşan gülen yüz baş hizamda durağın önce camına dokunda sonra direğine,sonra takip eden her köşeye,kaldırıma,direğe kendince anlamı olan yerlere dokuna dokuna çiçekli şalvarı,oyalı yemenisiyle uzaklaştı… Fevzi, “Kendi halindedir O” dedi…Kimbilir o içsel kikirdemelerin ve her köşeye dokunmanın nasıl bir öyküsü var…Benim dolmuşum posta arabasından önce geldi. Vedalaştık Postacı Fevzi’yle…

Yola koyulmuştum ki Gülsüm Hanım aradı. “Kahvaltıya bekleyeyim mi sizi” diye. Annem yedirmeden yola çıkarmamıştı beni, şeker beklemezdi ayrıca yoldan geleniJ  Yol boyu zeytinler, güne bakanlar, dip kırımı bitmiş bazı tarlalarda orta kırımı yapılmış tütünlerle selamlaşarak Bakır İlçesine geldik. İlçe girişindeki takın iki yanındaki efe heykeli dikkatimi çekiyordu, üstlerinde plaket vardı, bu kez okuyacaktım… Sağ girişteki Kurutuluş Savaşı Gazisi Kamalı Ahmet Efe, sol taraftaki Çanakkale Gazisi Saçlı Mustafa Efe’ydi selamlayan… Efeler diyarındaydım… İlçeden çıkışta aynı yerden çıkıyorduk ana yola. Takın arka tarafında da vardı heykelleri. Yer değiştirmişlerdi bu kez. Araştırmalı onların öykülerini…

Soma’ya varınca Müdürlüğün sağladığı resmi araçla huzurevine çıktım. Cafer Beyin yanında buluştuk Gülsüm Hanımla. Bahçenin şeftalisinden koparılan ilk şeftalilerin lezzetiyle göreve gidecek aracı bekletmeden bavulu yanımıza alıp ÇYDD Eğitimevi’ne gittik.  ÇYDD Eğitimevi’ ndeki çocuklar bir fotoğraf çekimi çalışması için pazar yerindeymiş. Gülsüm Hanım etkinliğe çıkınca ben de sosyal hizmet merkezine gittim. Fatma Hanım APHB ni aradı, etkinliğe gözlemci birinin katılmasıyla ilgili. Tefide Hanım her zamanki desteğini güler yüzüyle vermişti. Salon temizlenmiş, sandalyeler hazırlanmış, halı inmişti. Öğle saati geldiğinden onu yemeğe yolladım gerisini ben hallettim. İşi bitirmiştim ki gök delindi, yer gök birbirine girdi. Şiddetli bir yağmur başladı. Bir saate yakın süren yağmur, fırtına da elektrikler gitti. Ortalık sakinlediğinde sokakta akan sulardan eser kalmamıştı. ÇYDD Eğitimevi’ nden aradıklarında anahtarı psikolojik destek birimindeki arkadaşlara verip ıslaklığın keyfini çıkararak eğitimevinden Gülsüm Hanımı almaya gittim. Kısa bir öğle yemeği yiyip etkinlik salonuna ulaştık.

Yağmur sonrası çocukların gelip gelemeyeceğinden çok emin değildik. Geldiler. 13 çocukla önce Küçük Uğurböceği kitabı okunarak, şans üzerine sohbet, ardından cümleleri tamamlayarak bir öykü oluşturma çalışması derken kendi öykülerini yazma çalışmasına geldi sıra. Kimi sadece yazdı kimi hem yazdı hem resimledi. Okulöncesi iki çocuğumuz vardı. Onlar geniş zemin kraft kağıda resimle anlattılar öykülerini. Biri bilinçdışı bir çalışma gerçekleştirdi. Etkinlikte APHB den gözlemci olarak bulunan psikolog arkadaşımızla durumu paylaştık. Yaptığı çalışmayı üzerine notlar alarak dosyasına konulmak ve kendisiyle çalışan uzmanlarla paylaşılmak üzere çocuklar gittikten sonra verdik.

Gelen çocuklardan yakın kaybı olanlar konusunda her zaman önceden bilgimiz olmuyor, gözlemlerimizle bunu fark ettiğimizde gözlemci profesyonellere durumu aktarıyoruz. AFAD için her hafta Manisa ASP İl Müdürlüğü Psikososyal Birimine ve Soma SHM ne yolladığımız raporlara da not ediyoruz isimlerini ve gözlemlerimizi.

Etkinlik bitiminde çocuklar yazdıkları öyküleri okudu,resimleri anlattı. Öykü yazanlardan bir kısmı başlangıçta yapamam,  yazamam diyordu, sonrasında ne hissettiniz sorusuna şu cümleleri söylediler;

Okuyarak ve yazarak bilinçaltı geliştirilebilir
Kendimi akıllı hissetim,
Kendimi yazar gibi hissettim
Kendimi ressam gibi hissettim.
Çok güzel kendimin yazar olduğunu sandım
Her zaman gelmek istiyorum
Zaten hep güzel oluyor buraya gelmek
İyi ki gelmişim

Bizimle görevinin ötesinde  yol arkadaşımız olarak sorumluluk üstlenen, tüm etkinliklerimizde yüreğiyle de yanımızda olan Tefide Özen’de duygularını şiirle döktü;

Bir grup çocuk gördüm bugün
Biraz neşeli, biraz buruk, biraz da sessiz
Çığlıklar atsa da minicik yürekler
Yüzlerindeki gülüşleri, tebessümleri gözbebeklerinden görünür

İşte Soma çocukları neşeli, buruk
Ne olduğunu anlamıyor, etrafı izliyor
İnsanlar gülünce gülüyor
Gülümseyen yürekler istiyor.

Etkinlik bitiminde çocuklarla bitiş çemberimizi yaptık ve bir sonraki hafta Sara Şahinkanat’ın konuğumuz olacağını paylaştık. Yeni etkinlik afişini astık.
SHM ne uğrayıp Fatma Hanımla vedalaştık. Resmi bildirimler için gerekli bilgileri verdik. Kaymakam Bey izinde olduğundan görüşemedik.
İstanbul yolculuğu bu kez Akhisar üzerinden. Soma Garajı’ndan Akhisar Birlik dolmuşlarına binerek bir saatlik yolculukla Akhisar’a ulaştık. O saatlerde garaja giren tek firma Metro Turizmdi. 18.30 aracında önceden ayırttığımız yer gelmemiz geçince satılmış. Neyse ki başka bir koltukta yer bulduk. İzmir’den gelen otobüs yarım saat gecikmeli geldi. 19.00 civarı ben İzmir’e, Gülsüm Hanım İstanbul’a doğru yola koyulduk. Güzel anılar, yeni hikâyeler dönüş yolculuğunda biz eşlik etti.
Önümüzdeki hafta bir başka yolculukla yeni öykülerin içine gireceğiz Sara Şahinkanat’la “Yavru Ahtapot Olmak Zor” diyeceğiz…

7 Ağustos 2014

Sevgi Koşaner-İzmir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder